İlk oyunu 2007 yılında yayımlanan Assassin’s Creed serisi aradan geçen yıllarda pek çok farklı oyun ve tarzla karşımıza geldi. İlk oyun parkur dinamikleri, grafikleri ve hikayesi ile oyun dünyasında ses getirirken, tek düze ilerleyiş ve tekrara düşen yapısıyla eleştirilmişti. Ezio Auditore da Firenze’nin hikayesine yoğunlaşan ikinci yapım ise hem oyunun karakterini, hem de seriyi efsaneler arasına yazmayı başardı ve seri içerisinde üçleme olarak sunulan hikaye pek çok kişiye göre de Assassin’s Creed’in zirve noktası oldu.
Ezio’nun hikayesi sonrası 2012 yılında yayımlanan Assasin’s Creed III ile seri başarılı çizgisini sürdürmeye devam etti ve sonraki yıl çıkış yapan Assassin’s Creed IV: Black Flag ile oyuncuları korsanların altın çağına götürerek bambaşka dinamiklerle oldukça kaliteli bir yapımla karşımıza geldi. Oyun her ne kadar başarılı olsa da seri ilk çıkış noktasındaki suikastçı dinamiklerini de yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştı. AC: Unity ise teknik sorunları ile gündeme gelirken, ayrıca Black Flag’teki dünya sonrası oyuncuları tatmin etmeyi başaramadı. 2015 yılında yayımlanan AC: Syndicate ile artık yapımcılar da oyunun dinlenmesi gerektiğinin farkına vararak, seriye ara verdiler ve 2017 yılında yepyeni dinamikler ve oynanış tarzı ile AC: Origins adında yeni bir oyunun çıkışını yaptılar. Yeni dövüş mekanikleri, büyüleyici ve devasa dünyası ile pek çok övgü alan yapıma gelen tek eleştiri ise oyunun serinin çıkış noktası olan suikast ve gizlilik dinamiklerine önem vermemesiydi.
Yapımcılar oyun dünyasından bu yönde talep olduğunu belirterek, 2018 yılında AC: Odyssey ve 2020 yılında da AC: Valhalla’nın çıkışını yaptılar. Artık seri iyiden iyiye bir RPG oyunu haline gelmişti ki, bu sefer de Ubisoft bir sonraki oyunla seriyi köklerine geri döndüreceğini vadederek bizleri Assassin’s Creed: Mirage ile buluşturdu.
Assassin’s Creed Mirage inceleme! Seri köklerine dönüyor
Oyunda AC: Valhalla’daki suikastçılardan biri olan Basim’i yönetiyoruz. Valhalla’nın birkaç yıl öncesinde geçen yapımda Basim’in bir sokak hırsızından, nasıl bir suikastçiye dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Bu seferki durağımız ise Bağdat. Her bir Assassin’s Creed yapımında olduğu gibi yine bizi harika bir şehir karşılıyor. Mirage’ın önceki oyunlara göre fark edilen ilk farkıysa bu sefer daha küçük bir haritada bulunmamız. Boş gezeceğimiz devasa dünyalardansa dolu dolu tasarlanmış küçük haritaları tercih ederim. Ama tabii AC: Mirage bu sözümün tümünü karşılayamıyor. Yapımcılar bizlere gerçekten yaşayan bir şehir sunmak için pek de gayret göstermemişler, yalnızca dünya daralınca daha kompakt bir görünüm kazanmış.
Son 3 oyunda karakterlerimizle onlarca kişinin arasına dalıp sağ çıkabiliyorduk. Her biri büyük savaşçıydı, Basim ise bir suikastçı. İşte bu noktada oyun diğer yapımlardan bir hayli ayrılıyor. Animasyonlar, karakterlerin hareketleri, porkur elementleri her ne kadar aynı kalsa da, diğer karakterlerin aksine Basim ile kılıç dövüşü yaparak sayısız kişiyi harcayamıyorsunuz. Yapımcılar Basim’i bu yönden bir hayli güçsüz, düşmanlarını ise güçlü olarak tasarlamış ve önceki oyunlarda yaptığınız gibi cengaverliğe soyunduğunuzda genelde sonunuz kara toprak oluyor. Bu nedenle aldığınız görevleri gerçekleştirmek için, her ne kadar zorunlu olmasa da, oyun sizi gizlice hareket etmeye yönlendiriyor. Zaten oyunun en büyük vaatlerinden biri de buydu.
Bir şey çalmak ya da birini ortadan kaldırmak artık ne yapacağınızı biraz düşünmeniz, bir yoldan ilerlerken, vazgeçerek bir diğerini tercih etmeniz gerekiyor. Karşıma adam çıktı çekeyim kılıcımı, alayını doğrayayım gibi bir tercih pek söz konusu değil. Ama tabii ilerlerken yine düşmanlarınızı gizlice etkisiz hale getirebiliyorsunuz. Oyun bu haliyle gizlilik elementlerinden hoşlananları fazlasıyla tatmin edeceğe benziyor, ancak kısılmış aksiyon elementleri son 3 oyundan özellikle oynanış mekanikleri ile hoşlananları tatmin etmeyebilir.
Bir Ubisoft oyununun olmazsa olmazı buglar da yine yapımda yerini almış, ancak bunların büyük teknik sorunlar olmaması sevindirici. Birini öldürdüğünüzde saçma sapan hareketler yapması, insanların içinden geçen eller vs. seride artık alıştığımız buglar.
Her ne kadar Ubisoft seriyi köklerine geri döndürmek amacıyla yola çıksa da, basit RPG mekaniklerini oyunda bırakmayı ihmal etmemiş. Oyunda az da olsa karakterinizi geliştirebilme, ona yeni özellikler ekleme imkanınız mevcut. Ancak neyin ne olduğunu anlamaya çalıştığımız, karmaşık geliştirme ağaçları neyse ki yok.
Peki bundan sonra ne olacak? Ubisoft AC: Mirage ile gerçekten de seriyi köklerine yakınlaştırdı. Buradan devam mı edecekler, yoksa AC: Origins ile çıkılan yolda ilerlemeye devam mı edilecek? Bunu zaman gösterecek, ama umarım yapımcılar oyunculardan gelen seslere kulaklarını kapamazlar.
TO Puanı: 79